30 Ocak 2013 Çarşamba

AKREP İLE KURBAĞANIN DOSTLUĞU




AKREP İLE KURBAĞA'NIN DOSTLUĞU


Akrep nehrin kenarında durmuş karşı kıyıya bakmaktadır.

Geçmek istemekte ama suyu geçmek için yaratılmamıştır, korkar.

Dostu olan kurbağaya seslenir:

"Kurbağa kardeş, seninle dostuz biz,dostluğumuz hatırına beni karşı kıyıya geçirir misin?


Kurbağa kendinden emin bir şekilde:

"Yapamam akrep kardeş, evet seninle biz dostuz.Ama uzak durmalıyım senden.
Sen bir akrepsin ve zalim bir iğnen var, çekinirim senden"


Akrep, kurbağanın endişesini anlar, ama vazgeçmemiştir.

Bak kurbağa kardeş;"Şimdi sen beni sırtına alıp karşıya geçirirken seni sokabilir miyim hiç?

Bunu ancak bir aptal yapar.Ben yüzme bilmem ki, seni sokarsam ben de boğulur ölürüm"



Mantıklı gelmiştir kurbağaya. Hem eski dosttular, neden soksun ki? Kabul eder.

Akrep yaklaşır ve kurbağanın sırtına biner. Suyu geçmeye başlamışlardır yavaş yavaş.

Derken, tam da suyun ortasında, kurbağa sırtında bir yanma hisseder. Akrep sokmuştur. Acı içerisinde başını çevirir:

"Neden? Neden yaptın bunu, bak şimdi sen de boğulup öleceksin"


Akrep üzgün ve pişman bir şekilde şöyle der:

"Elimde değil. İŞTE BENİM TABİATIM BU"




Bir başka yaklaşım



Hintli bir Adam suda Bata çıka ilerlemeye çalışan bir akrep görür. Onu kurtarmaya karar verir ve parmağını uzatır

AMA akrep onu sokar.

Hintli tekrar akrebi Sudan kurtarmaya çalışır

AMA akrep onu tekrar sokar.



Yakınlardaki başka birisi ona, onu sürekli sokmaya çalışan akrebi kurtarmaya çalışmaktan vazgeçmesini söyler.


Ama Hintli Adam şöyle der: "Sokmak akrebin doğasında vardır. Benim doğamda ise sevmek var. Neden sokmak akrebin doğasında var diye kendi doğamda olan sevmekten vazgeçeyim?"


Sevmekten vazgeçmeyin. iyiliğinizden vazgeçmeyin.

Etrafınızdaki insanlar sizi soksalar da ....

Çünkü bu insanlığın gereğidir.



3 Ocak 2013 Perşembe

BU ÇEŞMEDEN MÜSLÜMANA SU İÇMEK HARAM..!!!




BU ÇEŞMEDEN MÜSLÜMANA SU İÇMEK HARAM..!!!





Vaktiyle Bursa’ da bir Müslüman, eski adı “Yahudilik Yolağzı”, bugünkü adı Arap …Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş:



... “Her kula helâl, Müslüman’a haram!..”



Bursa başkent, tabii Osmanlı karışmış, bu nasıl fitnedir diye…



Gitmişler kadıya şikâyete, adam yakalanıp yaka-paça huzûra getirilmiş. “Bu nasıl fitnedir, dîni İslâm, ahâlisi Müslüman olan koca devlette sen kalk, hayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunu Müslüman’a yasakla!.. Olacak iş midir, nedir sebebi, aklını mı yitirdin?..” diye çıkışmışlar adama. Adam:



- “Müsaade buyurun, sebebi vardır, lâkin ispat ister, delil şarttır…”dedikçe kadı kızmış:



- “Ne delili, ne ispatı?.. Sen fitne çıkardın, Müslüman ahâlinin huzurunu kaçırdın, katlin vâciptir!” demiş. Demiş ama, bir yandan da merak edermiş:



- “Nedir gerekçen?..” diye sormuş. Adam:



- “Bir tek Sultan’a derim…” diye cevap verince, ortalık yine karışmış. Söz Sultan’a gitmiş, adam yaka paça saraya götürülmüş… Padişah da sinirlenmiş ama, diğer yandan o da meraklanırmış:



- “De bakalım ne diyeceksen. Bu nasıl iştir ki, hem çeşmeyi yaparsın,hem de her kula helâl,Müslüman’a haram yazarsın?..” Adam, başı önünde konuşur:



- “Delilim vardır, lâkin ispat ister.”



- “Ya dediğin gibi sağlam değilse delilin?..”



- “O zaman boynum, hükme kıldan incedir Sultânım…”



- “Eeee?!..”-



“Sultânım, herhangi bir havradan (sinagog) rasgele bir hahamı izahsız yaka-paça tutuklayın, bir hafta tutun. Bakın neler olacak…” Dediği yapılmış adamın. Bütün azınlıklar bir olmuş, başlarında Mûsevîler, “ne oluyor, bu ne zulüm?.. Bizim din adamımıza biz kefiliz, ne gerekirse söyleyin yapalım, o masumdur, gerekirse kefalet ödeyelim…” Çevre ülkelerden bile elçiler gelmiş, elçiler mektup üstüne mektup getirmiş… Bir hafta dolunca, adam:



- “Sultanım, artık bırakmak zamanıdır” demiş. Haham bırakılmış, azınlıklar mutlu, bu sefer Sultan’a teşekkürler, hediyeler



- “Aynı işi herhangi bir kiliseden herhangi bir papaz için yaptırınız Sultanım” demiş. Aynı şekilde bir papaz derdest edilip yaka-paça alınmış Pazar ayininden ve aynı tepkiler artarak devam etmiş. Haftası dolunca da serbest bırakılmış. Mutluluk ve sevinç gösterileri daha bir fazlalaşmış, teşekkürler, şükranlar… din adamlarına kavuşmanın mutluluğuyla daha bir sarılmışlar birbirlerine… Sultan:



- “Bitti mi?..” demiş adama.



- “Sultânım son bir iş kaldı, sonra hüküm zamanıdır izninizle” demiş.



- “Şimdi nedir isteğin?..”



- “Efendim, pâyitahtımız Bursa’nın en sevilen, âlimini alınız minberinden…” Adamın dediğini yapmışlar, Ulucâmi imamını Cuma hutbesinin ortasında almışlar, yaka-paça götürmüşler…Ve . Bir ALLAH’ın kulu çıkıp da, “ne oluyor, siz ne yapıyorsunuz?.. Hiç olmazsa vaazı bitene kadar bekleseydiniz”, gibi tek bir kelâm etmemiş, imamın peşinden giden, arayan-soran olmamış… Geçmiş bir hafta, “Nerde imam” diye gelen-giden yok!.Halk hâlinden memnun, başlamış bir dedikodu, o geçen hafta tutuklanan koca âlim için:



- “Biz de onu adam bilmiş, hoca bellemiştik…”



- “Kim bilir ne suç etti de tevkif edildi!..”



- “Vah vaah!.. Acırım arkasında kıldığım namazlara…”



- “Sorma, sorma…”



Padişah, kadı ve adam izliyorlarmış olup-bitenleri. Sonunda Padişah çeşmeyi yaptırana sormuş:



- “Eee, ne olacak şimdi?.. Adam:



- “Bırakma zamanıdır. Bir de özür dileyip helâllik almak lâzımdır hocadan.” “Haklısın” demiş padişah, denilenin yapılması için emir buyurmuş ve adama dönmüş. Adam başı önünde konuşmuş:



- “Ey büyük Sultânım, siz irade buyurunuz lütfen, böyle Müslümanlara su helâl edilir mi?..”



Sultan acı acı tebessüm etmiş:



- “Hava bile haram, hava bile!..” demiş…


ATEİSTE MUHTEŞEM CEVAP..




ATEİSTE MUHTEŞEM CEVAP..





İmam-ı Azam Ebu Hanefi'nin köyüne bir dinsiz gelir.

Meydana çıkar köylüye sorar:

Şu ağacı görüyormusunuz?

Köylü :

... - Evet

Şu evi görüyormusunuz?

-Evet

Şu dağı görüyormusunuz?

-Evet

Peki Allah'ı görüyormusunuz?

Cahil köylüde ses yok...

Dinsiz :

-Yok ki göresiniz der.



Köylüden bazıları henüz 12 yaşında olan İmam-ı Azam Ebu Hanefi'ye haber verirler.

Mübarek gelir. Dinsiz ona da aynı şeyleri söyler.

Hazret bunun üzerine köylüye sorar:

Bu adamın başındaki serpuşu görüyormusunuz?

Köylü:

-Evet

Ayakkabısını görüyormusunuz?

-Evet

Peki aklını görüyor musunuz?

köylü:

-Hayır!!!

İşte muhteşem zeka ve cevap:


-YOK Kİ GÖRESİNİZ..



MÜŞTERİNİN İBRETLİK CEVABI!!



MÜŞTERİNİN İBRETLİK CEVABI!!



Adamın biri her zaman yaptığı gibi saç ve sakal traşı olmak için berbere gitti.


Onunla ilgilenen berberle güzel bir sohbete başladılar.

Değişik konular üzerinde konuştular. Birden Allah ile ilgili konu açıldı…...



Berber: ” Bak adamım, ben senin söylediğin gibi Allah’ın varlığına inanmıyorum.”



Adam: ” Peki neden böyle diyorsun?”



Berber: ”Lütfen bana söyler misin, eğer Allah var olsaydı, bu kadar çok sorunlu, sıkıntılı, hasta insan olur muydu,

terkedilmiş çocuklar olur muydu? Allah olsaydı, kimseye acı çektirmez, birbirini üzmezdi.”



Adam bir an durdu ve düşündü, ama gereksiz bir tartışmaya girmek istemediği için cevap vermedi.

Berber işini bitirdikten sonra adam dışarıya çıktı.

Tam o anda caddede uzun saçlı ve sakallı bir adam gördü.

Adam bu kadar dağınık göründüğüne göre belli ki traş olmayalı uzun süre geçmişti.

Adam berberin dükkanına geri döndü.



Adam: ” Biliyor musun ne var, bence berber diye birşey yok”



Berber: ” Bu nasıl olabilir ki? Ben buradayım ve bir berberim.”



Adam: ” Hayır, yok. çünkü olsaydı, caddede yürüyen uzun saçlı ve sakallı adamlar olmazdı.”



Berber: ” Hımmm… Berber diye birşey var ama o insanlar bana gelmiyorsa, ben ne yapabilirim ki?”



Adam: ” Kesinlikle doğru! Püf noktası da bu! Allah var, ve insanlar ona gitmiyorsa,bu gitmeyenlerin tercihi.

İşte dünyada bu kadar çok acı ve keder olmasının nedeni!”