15 Ağustos 2019 Perşembe

SANA BİR KAZ YOLLASAM YOLARMISIN?


SANA BİR KAZ YOLLASAM YOLARMISIN?
Padişahın biri veziriyle birlikte tebdil-i kıyafet gezintiye çıkmış.
Tebaası nasıl yaşıyor, nasıl geçiniyor, sıkıntıları neler görmek istemiş.
Gezi sırasında bir köye gelmişler. Küçük, şirin bir evin önünde oturmuş,
örgü ören bir genç kız görmüşler. Padişah kızın yanına yaklaşıp sormuş:
- Merhaba kızım. Baban evde mi?
Kız: - Babam evde yok! Azı çok etmeye gitti.
Padişah: - Annen evde mi?
Kız: - Annem de evde yok! O da biri iki etmeye gitti.
Padişah: - Kızım eviniz çok güzel ama bacası eğri.
Kız: - Bacası eğridir ama dumanı doğru tüter.
Padişah: - Sana bir kaz yollasam yolar mısın?
Kız: - İzninizle en ince tüylerine kadar yolarım!
Padişah kıza "Öyleyse selametle kal!" deyip, veziriyle tekrar yola koyulmuş.
Saraya varınca padişah vezirine sormuş:
- Kız ile ne konuştuğumuzu anladın mı?
Verzir:
- Doğruyu söylemek gerekirse anlamadım padişahım, demiş.
Padişah:
- O halde tez vakitte git öğren! Yoksa seni vezirlikten azlederim! demiş.
Vezir telaşla fırlamış. "Nasıl öğrenirim?" diye düşünürken, en iyisi ilk ağızdan bilgi almak deyip, gitmiş padişahın konuştuğu kızı bulmuş. Vezir:
- Aman kız, hanım kız!... Biz bu gün yanımda biriyle senin yanına gelmiştik. Yanımdaki kişi senle sohbet etmişti. O sohbette konuştuklarınız ne anlama geliyordu? Onları bana bir deyiver. Dile benden ne dilersen.
Kız:
- Konuştularımızı açıklarım ama her cevap için on altın isterim, demiş.
Vezir kabul etmiş. Kız anlatmaya başlamış:
- O amca bana babamı sorduğunda "Azı çok etmeye gitti" demekle; babamın çiftçi olduğunu, tarlaya tohum ekmeye gittiğini anlatmak istedim.
Vezir on altını vermiş, kız devam etmiş:
- O amca annemi sorduğunda "Annem biri iki etmeye gitti" demekle; annemin ebe olduğunu, doğum yaptırmaya gittiğini anlatmak istedim.
Kız vezirden on altın daha alıp devam etmiş:
- Amca "Eviniz çok güzel ama bacası eğri" demekle; benim güzel olduğumu ama gözelerimin şaşı olduğunu söyledi. Ben de "Bacası eğridir ama dumanı doğru tüter" diyerek; şaşıyım ama gözlerim iyi görür demek istedim.
Vezir kıza on altınını verip hemen atılmış:
- Peki ya "Sana bir kaz yollasam yolar mısın?" ne demek?
Kız tebessüm edip açıklamış:
- O kazı da siz düşünün… 

7 Temmuz 2019 Pazar

ÖNCE GÖREV DİYEN HEKİM


ÖNCE GÖREV DİYEN HEKİM

Cerrahın telefonu çalar, arayan hastahane sekreteridir.

Buyurun sizi dinliyorum.


Sayın hekim, ağır hasta var, acele bütün işinizi bırakın gelin.

Geliyorum deyip hekim telaşla yola düştü.

Hekimi hastahanede hastanın babası hışımla karşıladı:
Benim oğlum ölüm döşeğindedir, ne için bu kadar geç kaldınız? Sizin kendi oğlunuz olsaydı yine böyle yapar mıydınız?

Cerrah gülümsedi:
Bana haber verilir verilmez acelece geldim.
Bir de unutmayın ki, hayat ve ölüm Allah'ın elindedir.

Cerrah ameliyat odasına dahil oldu.
Ameliyat iki saat sürdü.
Cerrah odadan çıkıp koridordaki babanın yanından sakince geçip gitti.

Ardından yardımcı hekim çıktı.
Babaya oğlunuz yaşayacak dedi.

Baba bir an sevindi, sonra yine hiddetlenip dedi:
Bu cerrah çok kötü ve insafsız bir adam.
Ne vardı yani, çıkarken bana iyi haberi o verseydi.

Yardımcı hekimin gözleri doldu ve adamı hayatı boyunca pişmanlığa sevk edecek olan şu cevabı verdi: Cerrah çok güzel insandır.

Onun oğlu otomobil kazasında bugün vefat etti.
Biz onu defin merasiminden çağırdık.
Oğlunun defin merasimini yapamadan sizin oğlunuzun şifasına vesile olmak için hastaneye geldi.

''Yüreğin sadece kendinden olana yanıyorsa ''İNSAN'' değilsin.

4 Ocak 2019 Cuma

KÜÇÜK EVLİYA



KÜÇÜK EVLİYA

Yaşlı adamın hastalığına çare bulunamayınca, kendisine evliya denilen birinin adresini vermişler. 
Söylenenlere göre en ağır hastalar o zatın duasıyla iyileşebiliyormuş.
İhtiyar adam verilen adresi çaresizlik içinde cebine atıp doktorun yanından ayrıldığında, sokağın köşesinde simit satan 6 - 7 yaşlarındaki bir çocuğa rastladı. 


Çocuk son derece masum gözlerle kendisine bakıyor ve onu tanıyormuş gibi gülümsüyordu.

Adam, o yaştaki çocukların tamamen günahsız olduğunu düşünerek yoluna devam ederken, aniden duruverdi.
Simitçinin üzerindeki eski tişörtün üzerinde bir "E" harfi yazılıydı.
Ve bu "E" mutlaka evliyanın "E" si olmalıydı... Aradığı evliyaya bu kadar çabuk ulaşmanın heyecanıyla yanına gidip bir simit aldıktan sonra;

- "Doktorlar benim hasta olduğumu söylediler," dedi. "İyileşmem için bana dua eder misin?"

Çocuk bu teklif karşısında şaşırmışa benziyordu. Kafasını olur der gibi sallarken;

- "Bende sık sık hastalanıyorum," diye karşılık verdi. "Ama dedem, Allah'a inananların ölünce yıldızlara uçtuklarını ve orada cenneti seyrettiklerini söylüyor. Bu yüzden korkmuyorum hastalıklardan."

Adam içinin bir anda ferahladığını hissetti. Onun soğuktan moraran yanaklarına bir öpücük kondururken ;

- "Deden çok doğru söylemiş," dedi. "Ama ben yine de yardım istiyorum senden."

Çocuk, duasının kıymetini anlamış gibiydi. Karşı kaldırımdan geçmekte olan baloncuyu gösterek ;

- "Size dua edeceğim" diye cevap verdi. "Ama eğer iyileşirseniz, bana 10 tane balon alacaksınız , tamam mı?"

Bu sefer adam başını salladı.

Fakat çocuk bu kadar büyük bir hazineyi istemekle haksızlık yaptığına hükmetmişti. 
Mahcubiyetten kızaran yanaklarını elleriyle örtmeye çalışırken ;

- "Uçan balon almanıza gerek yok," diye devam etti. "Normalinden 10 tane istemiştim. "

Adam elini uzatarak çocukla tokalaştı.

Anlaşma nihayet yapılmış, ayrıntılara geçilmişti. Buna göre hastalıktan kurtulması halinde 6 ay sonraki ramazan bayramında çocukla buluşacak ve her hangi bir sebeple gelemediği takdirde, önceden hazırlanan balonların ona ulaşmasını veya postalanmasını sağlayacaktı.

Adam küçük çocuğun adını ve adresini bir kâğıda yazdıktan sonra, başını okşayarak onunla vedalaştı.

Aradan soğuk bir kış geçip ramazana ulaşıldığında , adamın hastalığından eser bile kalmamıştı. 

Hayata tekrar dönmenin sevinciyle en güzel balonlardan bir paket hazırladı ve bayramın ilk gününü iple çekerek randevü yerine gitti.
Küçüklerin cıvıl cıvıl kaynaştığı bayram yerindeki diğer simitçiler, çocuğu tanımıyordu. 
Adam onu biraz ilerdeki bakkala sorduğunda , dükkân sahibi ;

- "Ciğerleri hastaydı yavrucağın," dedi. "Geçen hafta aniden ölüverdi."

Adam bir anda beyninden vurulmuşa döndü. 
Ve koşar adımlarla orayı terkederken , önüne çıkan ilk baloncuya bir tomar para uzatıp;

- "Şu uçan balonlardan 10 tane istiyorum," dedi. "Çabuk ol, gecikmeden ulaşmalı yerine."

Adam, satıcının aceleyle uzattığı balonların iplerini birbirine düğümledikten sonra, onları besmeleyle gökyüzüne bıraktı.
Bayram yerindeki herkes gibi baloncu da şaşkındı. Sonunda dayanamayıp ;

- "Ne yaptığınızı anlayamadım." dedi. "Neden bıraktınız onları öyle?"

Adam, nazlı nazlı yükselmekte olan balonları buğulu gözlerle takip ederken ;

- "Onları bekleyen küçücük bir dostum var," diye mırıldandı. "Hem de evliya gibi bir dost. 
Balonları adresine postaladım sadece."


https://hayatadairhikayeler.tr.gg/K-Ue-C-Ue-K-EVLiYA.htm