AZİZ MAHMUT HÜDAİ HZ.LERİ VE TAYY-İ MEKAN
Aziz Mahmut Hüdai Hz.leri Bursa'da kadı iken baktığı bir davada;Bir kadın gelerek kocasının " Hacca gitmezsem seni boşarım" dediğini. Ancak Hacca gitmesine zaman ve imkan ve olmadığı halde hacca gittiğini söylediği anlatır ve kocasından şikayetçi olduğunu belirtir.
Hüdâî Hazretleri şikayet edilen kocayı mahkemeye çağırır. Olayı anlatmasını ister. Adam istemeye istemeye olayı anlatır.
Yıllarca içinin Hac ile yandığını ama fakirlikten gedemediğini söyler. Hacca birkaç gün kala, Üftâde Hazretlerine gittiğini, onun da kendisini Eskici Mehmet Dede’ye gönderdiğini söyler. Mehmet Dede’nin kerameti ile arife günü hacca gittiklerini, bütün görevlerini yaptıktan sonrada döndüklerini anlatır.
Ancak anlatılanlar ikna edici değildir. Kadı delil ister. Bursalı hacılarla görüştüğünü onlara emanet verdiğini belirtir. Mahkeme Bursalı Hacılar gelene kadar ileri tarihe ertelenir. Beş altı ay sonra, Bursalı hacılar döndüğünde mahkeme yeniden kurulur. Adamın anlattıkları doğrudur. Adam hacca gitmiştir. Mahkeme adamı haklı bularak davayı kapatır. Yalnız asıl dava şimdi Hüdâî Hazretleri için başlar.
Hacca giden adamın peşine düşer. Kendisini Hacca götüren adamı sorar. “Eskici Mehmet Dede” cevabını alınca, doğru yanına gider. Eskici Mehmet Dede onu yokluk kapısı Üftâde Hazretlerinin yanına gönderir.
Üzerinde kadılık kalfanı atı ile mağrur şekilde Üftâde Hazretlerinin makamına çıkar. Üftâde Hazretleri bahçede çalışmaktadır. Gurur ve kibirle; “Ben Bursa kadısıyım. Üftâde ile görüşmek istiyorum" der. Bahçede çalışan Üftâde Hazretleri: "Ne yapacaksın onu" diye sorar. Hüdâî hazretleri; “Onunla görüşmek istiyorum” der.
Bunun üzerine Üftâde Hazretleri; "Üftâde benim, lakin yazıklar olsun ey Kadı Efendi! Herhalde yanlış yere geldiniz. Burası yokluk kapısıdır ve biz bu kapının kuluyuz. Halbuki sen varlık sahibisin. Bu halde ikimizin bir araya gelmesi mümkün mü? Senin ilmin, malın, mülkün, şanın ve mamur bir dünyan var. Bizim gibi kulların Allah'tan başka kimsesi yoktur” der.
Büyük umutla geldiği kapı bir anda üzerine kapanmıştır. Koca kadı yıkılmıştır. Deyim yerinde ise "ocağına düştüm" der. Üftâde Hazretleri: "Bize talebe olacaksan kadılıktan istifa edip, üzerindeki kadılık elbisesi ile Bursa sokaklarında ciğer satacaksın" der.
Malı, mülkü, makamı elinin tersi ile iter. Bursa sokaklarında " Ciğercii!.." diye bağırdıkça, ciğerleri yanar. Yandıkça pişer, piştikçe yanar, yandıkça pişer…
http://bedirhaber.com/ haber/ aziz-mahmut-hudai-hazretler i-21336.html
Aziz Mahmut Hüdai Hz.leri Bursa'da kadı iken baktığı bir davada;Bir kadın gelerek kocasının " Hacca gitmezsem seni boşarım" dediğini. Ancak Hacca gitmesine zaman ve imkan ve olmadığı halde hacca gittiğini söylediği anlatır ve kocasından şikayetçi olduğunu belirtir.
Hüdâî Hazretleri şikayet edilen kocayı mahkemeye çağırır. Olayı anlatmasını ister. Adam istemeye istemeye olayı anlatır.
Yıllarca içinin Hac ile yandığını ama fakirlikten gedemediğini söyler. Hacca birkaç gün kala, Üftâde Hazretlerine gittiğini, onun da kendisini Eskici Mehmet Dede’ye gönderdiğini söyler. Mehmet Dede’nin kerameti ile arife günü hacca gittiklerini, bütün görevlerini yaptıktan sonrada döndüklerini anlatır.
Ancak anlatılanlar ikna edici değildir. Kadı delil ister. Bursalı hacılarla görüştüğünü onlara emanet verdiğini belirtir. Mahkeme Bursalı Hacılar gelene kadar ileri tarihe ertelenir. Beş altı ay sonra, Bursalı hacılar döndüğünde mahkeme yeniden kurulur. Adamın anlattıkları doğrudur. Adam hacca gitmiştir. Mahkeme adamı haklı bularak davayı kapatır. Yalnız asıl dava şimdi Hüdâî Hazretleri için başlar.
Hacca giden adamın peşine düşer. Kendisini Hacca götüren adamı sorar. “Eskici Mehmet Dede” cevabını alınca, doğru yanına gider. Eskici Mehmet Dede onu yokluk kapısı Üftâde Hazretlerinin yanına gönderir.
Üzerinde kadılık kalfanı atı ile mağrur şekilde Üftâde Hazretlerinin makamına çıkar. Üftâde Hazretleri bahçede çalışmaktadır. Gurur ve kibirle; “Ben Bursa kadısıyım. Üftâde ile görüşmek istiyorum" der. Bahçede çalışan Üftâde Hazretleri: "Ne yapacaksın onu" diye sorar. Hüdâî hazretleri; “Onunla görüşmek istiyorum” der.
Bunun üzerine Üftâde Hazretleri; "Üftâde benim, lakin yazıklar olsun ey Kadı Efendi! Herhalde yanlış yere geldiniz. Burası yokluk kapısıdır ve biz bu kapının kuluyuz. Halbuki sen varlık sahibisin. Bu halde ikimizin bir araya gelmesi mümkün mü? Senin ilmin, malın, mülkün, şanın ve mamur bir dünyan var. Bizim gibi kulların Allah'tan başka kimsesi yoktur” der.
Büyük umutla geldiği kapı bir anda üzerine kapanmıştır. Koca kadı yıkılmıştır. Deyim yerinde ise "ocağına düştüm" der. Üftâde Hazretleri: "Bize talebe olacaksan kadılıktan istifa edip, üzerindeki kadılık elbisesi ile Bursa sokaklarında ciğer satacaksın" der.
Malı, mülkü, makamı elinin tersi ile iter. Bursa sokaklarında " Ciğercii!.." diye bağırdıkça, ciğerleri yanar. Yandıkça pişer, piştikçe yanar, yandıkça pişer…
http://bedirhaber.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder